Sabretmek Gorebilmektir

SABRETMEK GÖREBİLMEKTİR[1]

Muhterem Müslümanlar!

Sözlükte “dayanma, dayanıklılık” gibi anlamlara gelen sabır, ahlaki bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka kimseye şikayetçi olmamak, yakınmamak, sızlamamak ve geniş manada dayanma gücü demektir.[2]

Sabır terim olarak Kur’an-Kerim’de yetmiş yerde geçmektedir. Bu durum adeta bizlerin zorluklara karşı ne derece sabırlı olmamız gerektiğini işaret ediyor. Kur’an’daki Peygamberlerin hayatlarına baktığımızda onların kavimleri ile karşılaştıkları ve kendi başlarına gelen durumlara nasıl da sabrettiklerini çok açık bir şekilde müşahade ediyoruz. Bunlardan biri sabrıyla meşhur olmuş olan Eyüp (a.s) dır. Rabbimiz onu sabrından dolayı “O ne güzel kul.”[3] Diyerek övmüştür. O halde aramızda hastalıklarına sabreden kardeşlerimize müjdeler olsun! Hastalıkların belki en zor olanlarından biri gözlerini görmemek yahut sonradan yitirmektir. Fakat bakın bu imtihana maruz kalanlara rabbimiz ne hediye hazırlamıştır? Bir hadisi kutside Rabbimiz buyuruyor ki; “Kulumu iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse gözlerine karşılık olarak cenneti veririm”[4] Gözlerinin görmemesine sabreden kardeşlerimize müjdeler olsun!

Değerli Kardeşlerim!

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s) evladı ölmüş feryat figan eden bir kadına “Sabret” buyurmuş, kadının gösterdiği aşırı davranışlar sebebiyle de “sabır dediğin felaketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır”[5] buyurarak karşılaştığımız zorlukları ilk andan itibaren metanetle idare etmemiz gerektiğine vurgu yapmıştır. Çünkü tüm zorluklar zamanla zaten unutulur önemli olan ilk anda gösterilen tepkidir. Bir başka hadisi kutside ise Rabbimiz şöyle buyurur: “Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman sabredip ecrini Allah’tan bekleyen mümin kulumun katımdaki karşılığı cennettir”[6] Evladını, dostunu sevdiklerini yitirmiş nice kardeşlerimize sabırları sebebiyle müjdeler olsun!

Aziz Cemaat!

Ahlakımız ile ilgili olarak da sabretmemiz gereken birçok husus bulunmaktadır. Elimizi, dilimizi, gözümüz ve kulağımızı günahlardan uzak tutmak kadar kibirlenmemek, kıskanmamak ve öfkelenmemek de sabrın birer şubesidir. Peygamber Efendimiz bakın öfkemize hakim olmakla ilgili ne buyuruyor: “Gerçek babayiğit güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hakim olan kimsedir”[7] Öfkesine sabrederek hakim olanlara müjdeler olsun!

Cenabı Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde sabrı; dinimizi dünyaya anlatmada sabır, inkarcıların iftiralarına karşı sabır, haksızlığa karşı sabır, hastalıklarımıza karşı sabır ve daha birçok şeye sabır olarak Müslümanlara öğretiyor. Rabbimizden yardım istemenin yolunu ise “sabır” ve “namaz” olarak bizlere gösteriyor, bakın Rabbimiz ne buyuruyor: “Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.”[8] Kardeşlerim! Tekrar edelim; Allah sabredenlerin yanındadır!

Aziz Cemaat!

Hadisi şerifte ifade edildiği gibi “Allah hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar”[9] Sıkıntılar bizim için şer değil bilakis hayırdır. Günahlarımızın affına vesiledir. Nitekim Efendimiz (s.a.s) bakın ne buyuruyor: “Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”[10]

Mümin olanlara müjdeler olsun ki; başına her ne gelirse gelsin sabrettikten sonra tüm bunlar kendisi için hayırdır. Bu bağlamda hutbemi şu hadisi şerif ile bitirmek istiyorum: “Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”[11]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder