İsraftan Kacinmak

İSRAFTAN KAÇINMAK

Aziz Müminler!

Bir gün Sa’d b. Ebi Vakkâs abdest alırken Rasulullah (s.a.v.) onun yanına uğramıştı. “Bu ne israf?” buyurdu. Sa’d; “Abdest alırken de israf olur mu? diye sorunca, Rasulûllah (sav); “Evet, akan bir nehirden bile abdest alıyor olsan israf olur.” diye cevap verdi.[1]

Hayat şartlarımızın oldukça kolaylaştığı, Rabbimizin, nimetleri bol bol önümüze serdiği ve o nimetlere ulaşmada hiçbir zorluğun yaşanmadığı şu günümüzde, Efendimiz (sav)’in “akan bir nehirden bile abdest alıyor olsan israf etme” emrine ne kadar ihtiyacımız olduğu önemli bir gerçektir. Zira bizler bir tarafta böylesine lüks nimetler içerisinde yaşarken, dünyanın birçok yerinde, bizim beğenmeyerek çöpe attıklarımıza dahi muhtaç durumda olan insanlar hayat mücadelesi vermektedirler.

İsraf; ihtiyaç sıralamasına riayet etmeden yersiz harcamalarda bulunmak ve nimetleri gerektiği yerde gerektiği ölçüde kullanmamaktır. Bu tarif ışığında düşünülecek olursa Efendimiz (s.a.v.) israf edilmemesi gereken önemli iki şeyi bizlere şöyle haber vermektedir; “İki nimet vardır ki insanların çoğu onların değerinden habersizdir. Bunlar Sağlık ve boş vakittir”[2]

Müntesibi olduğumuz yüce dinimiz İslam, bizi sadece yeme içme israfından sakındırmakla kalmayıp, ömrümüzü nerede tükettiğimizi, ilmimizle ne kadar iyi ameller işlediğimizi, malımızı nasıl kazanıp nerelerde harcadığımızı, bedenimizi nerelerde yıprattığımızı ve bildiklerimizi yaşayıp yaşamadığımızı bir disiplin altına alarak bunların da israfından kaçınmamızı bizden istemektedir.

Muhterem müminler!

Hutbemize başlarken asıl metnini okuduğumuz ayeti kerimede Rabbimiz mealen; “Yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez”[3] buyurmuştur. Burada Cenabı Allah, sadece israfın haramlığını beyan etmekle kalmamış, israf edenleri sevmeyeceğini de ifade ederek bizleri uyarmıştır. Efendimiz (s.a.v.) de “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, giyiniz ve sadaka veriniz”[4] buyurmaktadır.

Değerli kardeşlerim!

Müslüman bir şahıs, tüketim ve harcamalarında itidal üzere olmalıdır. Mümin ne gereğinden fazla ne de lüzumundan az harcama yapmaz. Aşırı gitmez, meşru sınırların ötesine geçmez, imkânının ve sahip olduklarının dışına çıkmaz, henüz mülkiyetinde dahi olmayan bir varlıktan dolayı ağır yük altına girmez.

Makine mühendisi olacak bir insanın sevmediği farklı bir işte çalışması ve bir öğrencinin sadece üniversite okudu desinler diye hiç sevmediği bir bölümü tercih etmesi insan ve emek israfıdır. “Bu yılın modası budur” diyerek her mevsim farklı giysiler alarak bir önceki yılın giysilerini çöpe atmak sermayemizin israfıdır.

Cenaze törenlerinde, sünnet programlarında, nişan ve düğün merasimlerinde, doğum günü, yılbaşı mevlit gibi birçok etkinlikte “el âlem ne der” mantığıyla har vurup harman savurmak maddi varlıklarımızın israfıdır. Denizlerimizin ve akarsularımızın kirletilmesi, Oksijen kaynağımız olan ormanlarımızın kesilmesi ve yakılması milli sermayemizin israfıdır. Tarıma elverişli arazilerin üzerine yerleşim merkezleri ve fabrikaların kurulması kendi geleceğimizin israfıdır.

Muhterem Müslümanlar!

Atalarımız “işten artmaz dişten artar” diyerek mutfaklarımızdaki israfa dikkat çekmişlerdir. Ülkemizde 1 günde 6 milyon ekmek çöpe atılmaktadır. Bunun bir yıllık karşılığı 1,5 milyar TL’dir. Bu parayla; 5 kişilik 104.000 aile 12 ay geçinebilir veya 100 yataklı 80 hastane yapılabilir veya 300 yataklı 250 öğrenci yurdu yapılabilir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Bizim bilmemiz gereken şudur ki; israf, hem dinimizce haram kılınmıştır hem de milli servetimizin yok olmasına sebep olan kötü bir davranıştır. Dinin haram kıldığı bir yasağı ısrarla işlemek ahiret gününde cezalandırılmayı gerektirir. Milli serveti duyarsızca tüketmek ise bizi rahat ettirse bile geleceğimiz olan yavrularımızın huzursuz bir hayat yaşamasına sebep olacaktır. O halde hem geleceğimiz için hem de ahiretimiz için, bize verilen her nimeti meşru yollardan kazanıp meşru ölçüler dairesinde harcama gayreti içerisinde olalım. Her türlü israftan kaçınalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder