Vesvese Nedir?
İnsan zihninde iradesi olmadan
beliren ve kişiyi kötü ya da
faydasız bir düşünce ve davranışa
sürükleyen kaynağı belirsiz
fikir, şüphe ve kuruntulardır.
Vesvese, insanın içine doğar ve
onu lüzumsuz bir şekilde meşgul
eder. Vesveseye kapılan insanın
içinde adeta gizliden gizliye konuşmalar
devam eder. Zaten kelime
anlamı bakımından da vesvese,
fısıltı, gizli söz demektir.
Bu bakımdan, zihinde sürüp giden
ve tekrarlanan gizli düşünceye
vesvese, bir kimseye böyle
bir düşünceyi telkin etmeye de
vesvese vermek denir. Vesvese,
sistemli bir zihin faaliyetine dayanmayan,
zaman zaman kendiliğinden
beliriveren psikolojik
bir olaydır. Fıkıh âlimleri
bu kelimeyi şu anlamlarda
kullanmışlardır:
1) İnsanın içine
doğup bir şeyi yapıp yapmama
noktasında onu tereddüde
sevk eden şey.
2) Şeytanın insanın
içine attığı korkular.
3) Aşırı
ihtiyat ve sakınmadan kaynaklanan
ve insanın yaptığı şeyi yapmadığını
ilham edip defalarca
yapmasına sebep olan duygular.
4) Akla galip gelip akıl dengesini
bozan tereddütler.
Vesvese genel olarak insanı
kötü, din dışı ve ahlâk dışı davranışlara
yönelten bir iç itilme
olarak hissedilir. Bu anlamdaki
vesvesenin kaynağı şeytandır.
Vesvesenin ihtiyattan kaynaklandığı
zannedilse de aslında
öyle değildir. Zira ihtiyat
kesin bir şeye dayanırken vesvesenin
kaynağı tereddüttür. Vesvesenin
takva (verâ’) ile de alakası
yoktur. Zira takva dinde
övülmekte ve teşvik edilmekte,
vesvese ise yerilmektedir.
İçe doğan konuşmalar
şeklindeki vesveseler fiiliyata
dökülmedikçe bu duruma
maruz kalanlar dinen sorumlu
olmazlar. Dolayısıyla hanımını
boşama veya Allah adına adakta
bulunma konusunda vesveseye
kapılanların ne hanımları boş
olur ve ne de adaklarını yerine
getirmeleri gerekir. Zira ilgili
hadislerinde Hz. Peygamber
(s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Allah, vesvese yoluyla
zihinlerine gelen şeyleri
ümmetimden affetmiştir. Yeter
ki konuşmasın ve akıllarına gelen
şeyleri amele dönüştürmesinler.”
Namaz kılan bir Müslümanın
elinden geldiği kadar vesveselerden
kendisini arındırması gerekir.
Zira Hz. Peygamber (s.a.v.)
namazın hedefine ulaşmasını
bu tür duygulardan kurtulmaya
bağlayarak şöyle buyurmuştur:
“Kim, abdestini en güzel şekilde
alır ve vesveseye kapılmadan (veya gaflet göstermeden)
iki rekat namaz kılarsa geçmiş
günahları bağışlanır.”2 Ancak
kişinin bütün gayretine rağmen
hatırına gelen ufak tefek vesveseler
affedilmiştir. Namazda huşunun
farz olduğunu kabul eden
bazı âlimlere göre namazının
çoğu vesvese içerisinde geçen
kimsenin bu namazı bozulacağı
için onu tekrar kılması gerekir.
Şeytanın İnsana
Vesvese Vermesi
Şeytan görevi gereği insanı
doğrudan saptırmaktadır.
Buna göre insanı kötülüğe teşvik
eden, ona çirkinlikleri tatlı
gösteren ve hayır yapmaktan
ve hayra yönelmekten korkutan
duygular şeytanî vesveselerdir.
Bu konuda Hz. Peygamber
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den
rivâyete göre, Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“İnsanoğluna şeytan vesvese,
melek ise ilham verir. Şeytanın
vesvesesi kötülüklere götürmek
ve gerçekleri yalanlatmaktır.
Meleğin ilhamı ise hayırlara
götürüp hakkı doğrulatmaktır.
Kim vicdanında hayırlara
yönelmeyi ve hakkı
doğrulamayı hissederse bunun
Allah’tan olduğunu bilsin ve
Allah’a hamd etsin. Kim de vicdanında
şeytanın vesvesesini
hissederse kovulmuş şeytandan
Allah’a sığınsın”. Sonra
Rasûlullah (s.a.v.), Bakara sûresi
268. ayetini okudu: “Şeytan sizi
fakirlik ihtimaliyle korkutur ve
size cimriliği emreder...”3
İmam Gazali’nin tespitine
göre vesvese veren şeytan bakımından
vesvesenin üç çeşidi
vardır:
Gerçeği gerçek olmayanla karıştırmaya
yönelik olan vesvese.
Buna göre şeytan insana dünya
nimetlerini süslü gösterir, bunlardan
mahrum kalmamasını
öğütler ve hayatın uzun olduğunu,
hayat boyu bunlardan mahrum
kalmanın ona ızdırap vereceğini
ilham eder. Kul Allah’ın
hakkının, sevap ve azabının büyüklüğünü
hatırladığı zaman
kendisine bu yönde vesvese veren
şeytana şöyle der: “Lezzetleri
elde etmeme noktasında sabırlı
olmak ve onları terk etmek
zordur. Ancak cehennem azabına
dayanmak daha zordur.” Kul
bu bilinci kazandığı zaman şeytanı
mağlup eder.
Şehvetleri günah işleme yönünde
tahrik etmeye yönelik
vesvese. Bu tür vesveseyi defetmenin
yolu, bu vesvesenin
sevkettiği eylemin Allah’a isyan
olduğu bilincine varmaktır.
Allah’a karşı isyanın çirkinliğini
idrak edebilen bu tür vesveselere
mağlup olmaktan kurtulur.
Namaz dışında düşünmekle
akla gelen vesveseler. Bu da
insanın bir taraftan Allah’ı zikre
yönelmesi, diğer taraftan da
bu konuda isteksiz olup dünyaya
ait başka şeylere yönelmesiyle
olur. Bu tür vesveseye kapılan
kimse sanki kalbini iki kısma
ayırmış gibi olur.
Şeytan bazı mü’minlere özellikle
de ilim ehline iman konusunda
vesvese vermek üzere
musallat olur. Amacı bu insanları
imandan saptırarak küfre
düşürmektir. Bu, mü’min için
bir imtihan halidir. Nitekim
aynı durum sahabeden bazılarının
da başına gelmiştir. Bunlar
Sevgili Peygamber Efendimize
müracaat ederek şöyle demişlerdir:
Yâ Rasûlallah! Bizler içimizde
öyle şeyler hissediyoruz
ki, bunları söylemektense gökten
yere düşmeyi tercih ederiz.
Bunun üzerine Hz. Peygamber
(s.a.v.): “İşte katıksız iman
budur”4. Çünkü böyle bir vesveseye
maruz kalıp ondan bu
denli nefret etmek ancak katıksız
iman sahibi olan kimselerin
yapabileceği bir şeydir. Bu sebeple
vesvesenin en büyüğüne
imanı en güçlü olanlar ve ilim
erbabı yakalanır. Hz. Peygamber
(s.a.v.)’in ifadesiyle: “Sizden
birine şeytan gelir ve şöyle der:
‘Şunu kim yarattı, bunu kim yarattı?
Nihayet, Rabbi’ni kim yaratı?’
der. Bu noktaya ulaştığı
zaman o mü’min Allah’a sığınsın
ve bu vesveseye son versin.”5
Aşırı İhtiyat ve
Takvadan Doğan
Vesvese
Bazı vesveseler, aşırı ihtiyattan,
titizlikten ve takvada ölçüyü
kaçırmaktan kaynaklanır.
Veya vesveseler insanı bu olumsuz
durumlara sevk eder. Bu şekilde
vesveseye kapılanlar aslında
takva sınırını aşarak tam
tersi bir duruma düşerler. Onların
düştükleri durum dinde aşırı
titizlik ve katı davranma halidir.
Bunlar dinin kolaylık ve
müsamaha kabilinden olan hükümlerini
de görmezlikten gelirler. Böylece din onlar ve onlarla
beraber yaşayanlar için rahmet
olmaktan çıkar tam bir zahmete
ve çileye dönüşür. Bu tutumları,
taşıdığı aşırılıklar sebebiyle
onları dinin gösterdiği sınırların
dışına çıkarır. Banyo yaparken
iğne ucu kuru yer kalmaması
için saatlerce banyoda kalmak,
istibrası tam olmadı diye tuvaletten
çıkamamak, süt olma ihtimalini
abartarak memleketinde
bulunan kadınlarla evlenmekten
kaçınmak, aklına dünyaya
ait bir duygu geldi diye namazı
tekrar tekrar kılmak, üretiminde
dinen haram sayılan usuller
olduğunu düşünerek birçok nimeti
terk etmek gibi davranışlar
bu tür vesveselerin bazı örnekleridir.
Hâlbuki bu tür durumlar
için dinimizin koyduğu asgari ve
objektif ölçüler vardır. Bunlar
uygulandığında guslün, abdestin
yerine gelmiş olacağını düşünmek
ve namazda ufak tefek
dünya düşüncesine kapılmanın
namazı bozmayacağına inanmak
yeterlidir. Gıda üretiminde
ise dine aykırı bir durum olduğunu
kesin olarak bilmemek
onu yemek için yeterli gerekçedir.
Bunu düşünmek insanı sorumluluktan
kurtarır. Bu, onun
ne içerdiğini araştırmaya engel
değildir. Anlatmak istediğimiz
şey, gerekli araştırmalar yapıldığı
halde hala şüphe içerisinde
olmak gereksiz ve terk edilmesi
gereken vesvese kabilinden bir
duygudur.
Vesvesenin ehliyeti olumsuz
yönde etkileyen bir ruh hali olduğunu
dikkate alan fakihlerimiz,
bu hali yaşayanların tedavi
edilmeleri gerektiği kanaatine
varmışlardır. Bu sebeple de bunların
söyledikleri bir takım sözlerden
dolayı dinden çıkmalarını
ve hanımlarını boşamalarını
geçerli saymamışlardır.
Vesveseyi Defetmenin
Yolu
İnsan zihnine gelen
şeytanî vesveseleri defetmenin
en etkili yolu Allah’ı zikretmektir.
Allah’ı zikri zihnine
kodlayan Müslüman vesvese
deliklerini kapatmış olur. Nitekim
bir âyette şöyle buyurulmuştur:
“Şüphe yok ki Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar,
kendilerine şeytandan bir
vesvese dokunduğu zaman
iyice düşünürler (derhal Allah’ı
hatırlarlar da, O’nun azabını,
nimetlerinin bolluğunu, vaad
ve tehditlerini hatırlarına getiriverirler)
sonra hemen gözlerini
açarlar.”
“Gerçeği gerçek olmayanla karıştırmaya yönelik olan vesvese. Buna göre şeytan insana dünya nimetlerini süslü gösterir, bunlardan mahrum kalmamasını öğütler ve hayatın uzun olduğunu, hayat boyu bunlardan mahrum kalmanın ona ızdırap vereceğini ilham eder. ”
“Namaz dışında düşünmekle akla gelen vesveseler. Bu da insanın bir taraftan Allah’ı zikre yönelmesi, diğer taraftan da bu konuda isteksiz olup dünyaya ait başka şeylere yönelmesiyle olur. Bu tür vesveseye kapılan kimse sanki kalbini iki kısma ayırmış gibi olur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder